13 Nisan 2016 Çarşamba

Kendimi bomboş mu hissediyorum, yoksa çok kalabalık olduğum için ne düşüneceğimi mi bilmiyorum? Ne düşünmem, ne hissetmem gerektiğini kestiremiyorum. Hayatımda tek yaptığım şey hata üstüne hata yapmak. Derler ya hani "hayat çok yordu bizi" diye. Ben de hep diyorum ki "kendimden çok yoruldum". Ben artık kendime tahammül etmek, kendimle yaşamak istemiyorum. Eskiden tek kaçışın intihar olduğunu düşünürdüm. Bunu bir kurtuluş olarak görürdüm. Ama artık ölümün bile kaçmaya yarayacağına inanmıyorum. Öyle çok bunalıyorum ki etrafımdaki tüm sahte kişiliklerden. Klişe cümlelerle mutsuzum. Mutsuzluğun bile bir adabı vardır. Ben sadece saçmalıyorum. Öyle kalabalık ki kelimeler zihnimde. Hangisini çekip çıkaracağımı bilmiyorum. Bir kaç kelimeyi yan yana koyup bir tek cümle kuramıyorum. İnsanlara laf anlatmak zorunda kalmaktan çok yoruldum. Mutlu olduğuma kendimin bile inandığı o hayatımın tiyatro sahnelerinde gülüşlerimin ardında gizli, derin ve canımı yakan o "çaresizlik" le başa çıkmak zorunda kalmaktan çok yoruldum. Nefes alamamaktan, alsam bile aldığım her nefesin boğazımda düğümlenmesinden çok yoruldum. Her an bakışlarımda gizli bir yakarışla bakıyorum insanlara.. Görmüyorlar beni.. Karşılarına geçip bağırıyorum kurtarın beni diye. Duymuyorlar da. Olduğum yerde acizce kıvranıp duruyorum. Can çekişiyorum sanki ölüm öncesi. Yavaş yavaş suyun karanlık derinliklerine doğru yol alıyor gibiyim. Dipsiz bir okyanus.. Ve ben yüzme bilmiyorum.. Sesim yankılanıyor derinliklerde. Kimse yardım eli uzatmıyor.. Boğuluyorum..

8 Nisan 2016 Cuma

Uzun ve yorucu geçen günlerimin ardından gelen daha uzun ve daha yorucu günler beni bir hayli şaşırtıyor. Çünkü her seferinde bir şeylerin düzeleceği, daha iyi olacağı, sürekli olarak daha iyiye doğru gideceği fikrine bağlanarak geçiriyorum her günümü. Bugün yine bir şeylerin düzeleceğine olan inancımın tavan yaptığı, günün sonlarına doğruysa daha iyisi için çabalamayı bırakın, daha iyisini istemek, hayal etmek için bile gücümün kalmadığını fark ettim. Her gün aynı döngü içerisinde ilerliyor. Umut dolu sabahlardan karanlık gecelere. Tabi tamamen umutsuz ve yaşama karşı isteksiz olduğum sabahlar da azımsanamayacak kadar çok hayatımda. Ama olabildiğince olumlu bakmaya çalışarak en azında sabahlarım umut dolu diyorum. Hayatımı düzene sokma fikriyle karşı karşıya geldiğimde plan yapmak için bile vaktimin kalmadığını görüyorum. Her şeye karşı hissettiğim bu geç kalmışlık hissini yenmek için önümde "koskoca bir 'iki ay' " var. (Belki de "sadece iki aycık" var) İki ay sonra LYS'ye (Aklıma gelmişken; nolur şuna "lys sınavı" demeyi bırakın, yıldım) gireceğim. Ne olacak sonra peki? Önümde iki seçenek var. Ya bu iki ayda nefes almaya bile vakit ayırmadan geri kalan ömrümün temelini atacağım, ya da bu güne kadar her seferinde yapmış olduğum gibi "amaan çalışsam da olmayacak zaten" diyerek işin kolayına kaçtığımın farkına varmadan kendi berbat ettiğim hayatımdan şikayetlenerek depresif modlarda dizi izleyeceğim. Kendi kendime bunları hesapladığım zaman ağzımı yamultarak "allah allah, yok öyle yağma; otur çalış" diyerek cevap veriyorum kendime. Tabi sonrası yine hüsran. Çünkü hiçbir şeyin güzel olmayacağı, hatta "çalışsam da olmayacak zaten" fikri öyle yer etmiş ki bilinçaltımda. Açıkçası bana göre bu düşünceyi hayatının merkezine oturtmak bir nevi korkaklık ve hayattan kaçış. Mücadele etmekten kaçmak, üstüne bir de kendi hatanı görmeden tüm suçu hayatın, kaderinin üstüne atmak. (Bkz: ne zaman istediğim bir şey oldu ki zaten, hayat bana hep böyle yapıyor..) Ne zaman istediğin bir şey oldu bilmiyorum ama ne zaman istediğin şeyin, (*istediğim şeyin) olacağını söyleyebilirim. Çalıştığımız zaman. Uğruna çaba gösterdiğimiz zaman. Ben her sabah bu bilinçle yaşayıp her akşam yine "salak salak şeyler düşünme, yine hayata karşı iyimser bir aptal gibi bakmaya başladın" diyerek kendi kendimi ikna edebiliyorum. Oysaki salakça olan sürekli kötümser bakarak hayatı kendine zehir etmek. Bunu sık sık unutuyorum. Kendimi kandırmak konusunda bu kadar yetenekli olmam, hayatta bir şeyler başarabileceğime olan inancımı destekliyor. "Oo benim de başardığım şeyler varmış" dememe sebep oluyor. Ne yapacağımı şaşırdığım, sürekli hata üstüne hata yaptığım şu günlerimde blog yazmanın en azından düşüncelerimin beynimin içinde dönüp durmasındansa bir yere aktararak zihnimi boşaltmama, rahatlamama yardımcı olacağını düşündüm. Daha ilk yazımdan bunca açtım içimi. Kendimi frenleyebilmek umuduyla diyorum ve ilk yazıma noktayı koyuyorum. Esen kalın..